İnegöl Belediyesi Çözüm Merkezi 715 1010

İNEGÖL BELEDİYESİ e-BELEDİYE İŞLEMLERİ

KAPAT
  • 07.08.2020

İnegöl Tarihçesi

ANADOLU’NUN YÜKSELEN YILDIZI İNEGÖL Türkiye İstatistik Kurumu 2022 yılı verilerine göre İnegöl 286.848 kişilik nüfusuyla Bursa'nın merkez dışındaki en büyük ilçesi ve Güney Marmara'nın nüfus bakımından ikinci büyük kentidir. Ayrıca Sanayi İstatistikleriyle Bursa'nın en yoğun ve en büyük sanayi merkezlerinden biridir.

İnegöl Adına Dair

İnegöl’ün Bizans Dönemi’ndeki adı Angelacoma’dır. Ancak İnegöl adının Angelacoma’nın bozulmuş söylenişi olduğuna dair iddiaları doğrulayacak bir kaynak henüz bulunamamıştır.

Kaynaklarda İnegöl isminin değişik biçimlerde yazılışına rastlanır. Ancak Osmanlı kaynaklarının çoğunda Ayna- Göl veya İne-Göl şeklinde yazıldığı bilinmektedir. Seyahatnamesinde İnegöl’ün Ezinegöl’den türediğini anlatan Evliya Çelebi; İnegöl’ün Cuma günü, yani o günkü söylenişine göre Ezine günü fethedildiği için “Ezinegöl” adını aldığını, zamanla baştaki “Ez” kısmının kaldırılarak yalnızca İnegöl olarak adlandırıldığını rivayet eder.


Osmanlı Dönemi’nde huzurlu, mamur veya konumu nedeniyle ayrıcalığı bulunan şehir veya yerlerin başına ‘İne’ ekinin getirildiği görülür. (İnebolu, İnebahtı, İneçay, İneoba gibi…) Şehrin adının, tekfur kızının söylemiş olduğu “Ey! Ne Göl!” ya da “İğne Göl” vb. isimlerden geldiği gibi iddialar halk arasında söylenegelmektedir.


İnegöl’de Doğa Tarihi

Günümüzden yaklaşık 15 milyon öncesinde Güney Marmara bölgesinde yaşamış karasal memeli hayvanlara ait kalıntılara İnegöl çevresindeki Çitli, Kestanealan, Tahtaköprü ve Hacıkara  yakınlarındaki fosil yataklarında rastlanılmıştır.

Çitli yakınlarında rastlantı sonucunda ele geçen ve Gomphotherium paşalarensis adı ile bilim dünyasına tanıtılan bir fil türüne ait sol altçene kemiği üzerinde yer alan azı dişi ve vücut kemiklerinden bazı parçalar İnegöl ve çevresinin doğa tarihine ışık tutan örneklerdir.

Günümüzde soyu tükenmiş olan bu fil türü, Mustafakemalpaşa ilçesi Paşalar köyünde 1983 yılından beri yürütülmekte olan Doğa Araştırmaları kazılarında ilk kez ele geçmiş ve bulunduğu köyün adı ile bilimsel bir kimlik kazanmıştır. Kestanealan fosil yataklarında yüzeye çıkan bazı fosil örnekler yine adı geçen fil türünü temsil etmektedir.

Tahtaköprü mevkiinde yol kenarında yer alan fosil yatağı da oldukça yoğun fosil içermektedir. Yapılacak olan bilimsel kazılar, İnegöl’ü açıkhava doğa tarihi müzesi haline getirecek ve çok nadir bulunan bu servet, İnegöl’ün turizmini geliştirecektir.


 Höyükler

İnegöl’ün tarihi, 1847 ve 1942 yıllarında yapılan yüzey araştırmalarından elde edilen bulgulara göre, M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanır. İnegöl’de Cumatepe, İnegöl 2, Şıbalı, Boğazköy, Palangatepe ve Kurşunlu olmak üzere 6 höyük vardır. Bugün kentin ortasında, Belediye merkez binası civarında kalan höyüğe Cumatepe denilmektedir.

Şehir merkezindeki Cumatepe höyüğü üzerinde 1999 yılında Bursa Arkeoloji Müzesi tarafından yapılan kurtarma kazısında, Geç Osmanlı’dan Kalkolitik Döneme kadar karışık objeler elde edilmiştir. Bunlar arasında 15.yy.a ait Milet işi kırık kase, çeşitli sırlı ve sırsız seramik parçalar bulunmaktadır. Ayrıca aynı kazıda ele geçen fincan, testi ve kaideli kap parçalarının Truva VI (M.Ö. 2000-1800) ile çağdaş olduğu tespit edilmiştir.

 

Eskiçağda İnegöl

İnegöl, eskiçağda askeri ve ticari anayolların güzergahında bulunmasından dolayı sık sık istilalara uğramıştır. 5000 yıllık bir geçmişe sahip İnegöl’de sırasıyla Frigyalılar Lidyalılar,Pers, Makedonyalıların hüküm sürdüğü tespit edilmiştir. Daha sonra Trakya’dan göç ederek Bursa-İzmit bölgesine yerleşip Bursa’yı başkent yapan Bitinyalıların son İmparatoru IV. Nikodomes’in krallığını Roma İmparatorluğu’na vasiyet etmesiyle bölge, M.Ö. 74 yılında Roma İmparatorluğu egemenliği altına girmiştir. İnegöl, M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun bölünmesinden sonra, Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) egemenliğine geçmiş, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşuna kadar bir Tekfurluk merkezi olarak Bizans hâkimiyeti altında kalmaya devam etmiştir.


 Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu ve İnegöl’ün fethi

Babası Ertuğrul Bey’in ölümü üzerine 1281 yılında beyliğin başına getirilen Osman Bey Bizans’a karşı fetihlere başlar. 1284 yılında Ermeni Beli’nde Bizanslılarla yapılan savaşta kardeşi Savcı Bey’in oğlu Baykoca’nın şehit düşmesi üzerine geri çekilir. Baykoca hanedanın ilk şehidi olup, mezarı İnegöl’ün Hamzabey Mahallesindedir.

Geri çekilmeye rağmen bu ilk askeri harekatla Osmanlı tarihi de başlamıştır. Altı yüzyıl boyunca hüküm sürecek bir devletin temelleri Söğüt, Bilecik, Domaniç ve İnegöl dörtgeninde kısa sürede atılmış olur.

Bu savaştan bir süre sonra Osman Bey İnegöl yakınlarındaki Kulaca Kalesine baskın yaparak kaleyi ele geçir ve ahalisini teslim alır. Bu fetih olayı Aşıkpaşazade tarihinde Hicri:684 Miladi:1285 olarak kaydedilmiş olup, bu fethin Osman Gazinin ilk fethi olduğu belirtilmiştir. 

Bu gelişmelerden endişe duyan İnegöl tekfuru, diğer tekfurlar ile ittifak kurar. Bu ittifaktan haberi olan Osman Bey silah arkadaşı Turgut Alp’i İnegöl’ün fethi için görevlendirir. Turgut Alp’in uyguladığı kuşatma planıyla, çevresi iyice daralan İnegöl 1299 tarihinde fethedilir. Bu fetihten sonra İnegöl ve çevresinin yönetimi Turgut Alp’e verilir.

İnegöl’ün Kirles(Paşaören),Süle, Genci(Turgutalp Köyü), Gelene(Kayapınar) ve Kıran Mahallelerinin içinde bulunduğu bölge Turguteli- Turgutlar mıntıkası olarak anılmıştır.

İnegöl’ün fethinden sonra Bursa’nın fethinde de önemli yararlılıklar gösteren Turgut Alp, yerleştiği Genci Köyünde(günümüzdeki adı Turgut alp Köy Mahallesi) vefat eder. Türbesi Turgut Alp köy Mahallesinin İnegöl’e bakan geniş bir tepenin üzerinde olup, her yıl Hıdrellez günü türbe çevresinde adına bir anma töreni yapılmaktadır.

İnegöl’ün bir mahallesine, bir köyüne, bir Anadolu Lisesine ve bir camisine Turgut Alp’in adının verilmesi de bu başarılı komutana duyulan vefanın  bir göstergesidir.


Osmanlı Dönemi’nde İnegöl

İnegöl’ün fethinden sonra İnegöl ve çevresinde iskân hareketleri başlamıştır. Kayı boyuna bağlı Türkmenlerin  bir kısmı  Bizans’tan kalan Rum köylerine;  bir  kısmı  ise  yeni  kurulan  köylere yerleştirilmiştir. İmar hareketlerinin hızlandığı Yıldırım Bayezid döneminde; İnegöl’e bir cami ve hamam, Kurşunlu kasabasına ise kızı adına bir cami ile bir kervansaray yaptırılmıştır. Daha sonra  Fatih ve II. Bayezid Dönemi  vezirlerinden İshak Paşa, İnegöl’e bir külliye inşa ettirmiştir.


Hüdavendigar livası tahrir defterlerindeki 1478- 1521 ve 1573 yıllarındaki kayıtlara göre; İnegöl halkının daha çok ziraatla uğraştığı, tarım ürünlerinden başta çeltik olmak üzere, buğday, arpa, yonca, burçak ve soğan yetiştirildiği, birçok köyde de değirmen olduğu bilinmektedir. Ayrıca bazı köylerde kürek imalatı yapıldığı, bazı ailelerin de Osmanlı Sarayı için avcılıkta kullanılan doğan, şahin gibi av kuşlarını yetiştirdiği tespit edilmiştir.


Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde XVI. yüzyıldaki İnegöl’ü şöyle anlatır:

“Sultan Osman fethidir. Bursa sancağında Paşa hassı voyvodalıktır. 150 akçe kazadır. 66 köyü vardır. Bir mamur ovadır. Üç mahalledir. 1000 kiremit örtülü hanesi, 5 mihrap vardır. Çarşı içinde İshakpaşa Camii büyük bir yapıdır. İshakpaşa Medresesi bilginler arasında meşhurdur.  Bir hanı ve hamamı da İshakpaşa imaretidir. Bir de kiremitle örtülü Yıldırım Han Camii vardır. Ayrıca 2 medrese, 2 tekke, 3 çocuk mektebi, 7 çeşmesi ve Yıldırım Han Hamamı ve 150 dükkânları vardır.”

Ertuğrul Sancağı Mutasarrıfı Ahmed Fuad Bey’in 14 Şubat 1888 tarihli raporunda İnegöl ile ilgili; “Bursa Sancağı hududu olan Aksu köyü civarından, İnegöl kazası ve buradan Kulaca, Kurşunlu ve diğer mahallere kadar 120 bin metre şose, köprü ve menfezlerin yapımının tamamlanıp resmi açılışının yapıldığı, halktan toplanan yardımlarla merkezî liva hükümet dairesinin tadilâtının bitirildiği, Anadolu caddesine tesadüf eden İnegöl kasabasının günden güne geliştiği, İnegöl içinde bulunan çarşının yenilendiği, üstü örtülü, üç kapılı çarşı içinde 31 adet bezzaz ve tuhafiyeci, iki bakkal ve bir aşçı dükkanı ile bir de kıraathane olmak üzere toplam 35 dükkan olduğu, ayrıca çarşı dışında yedi oda inşası ile dört tarafına taş duvar yapıldığı, çarşının kapı ve diğer yerlerinin boya ve çiçek resimleriyle süslendiği, dükkânların 150 liraya kiraya verildiği” gibi bilgiler verilmektedir.


 Göçler Ve Göçmenler

İnegöl ve çevresinin Türklerin eline geçmesi hak ve adaletin de uygulanması örneği olacaktır. Fetih gereği savunma mevkilerine Türk aileleri yerleştirilir. Ve Gence ve Gelene köyleri gibi yeni yerleşimler oluşturulur. 1510 yılında yapılan bir emlak tahririnde 4 mahalle, 55 köy, 17 çiftlik, 14 mezra ve 8 yaylak olduğu belirtilir. Hane sayısı 1266’dır.Bu gelişme sonraları da kesilmeden sürecek ve 93 harbi sonrasında doruğa ulaşacaktır. İnegöl ve Çevresi,1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrası Kafkaslardan ve Balkanlardan yitirilen Osmanlı topraklarında yaşayan Müslüman nüfus için yeni bir yurt, kalıcı bir yuva olacaktır.

“93 Muhacirleri” olarak bilinen bu göçmen aileler, Rumi: 1293 – 94 tarihine denk gelen bu savaşlarda, bugün üzerinde Bulgaristan, Kosova, Makedonya, Bosna-Hersek, Gürcistan gibi devletlerle Kafkas Özerk Cumhuriyetlerini barındıran eski yurtlarından kopmak zorunda kalmışlardır.Bu aileler İnegöl’e gelirken yanlarında getirdikleri yaşam malzemelerini günümüze kadar taşımayı başarmışlardır.

İnegöl, Balkan savaşları ve I.Cihan harbi sonucunda yitirilen topraklardan gelen göçmenlere de kucak açar. 1922 yılından sonra mübadele ile gelen göçmenler, 1951 ile 1989 yıllarında Bulgaristan’dan gelen göçmenler ve son olarak 1970’li yıllarda sanayinin gelişmesiyle İnegöl’e göç dalgası ile gelenler sosyal ve ekonomik sorunlar yaratırken, diğer yandan kente büyük bir dinamizm kazandırmıştır.


  Zor Yıllar

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda önemli rol alan İnegöl, Kurtuluş Savaşı yıllarında da önemli rol oynamıştır. İngiliz himayesindeki yunan ordularının İzmir’e çıkışı, İnegöl’de büyük tepkilere neden olur.18 Mayıs 1919’da düzenlenen bir mitingde 5000 kişi bir araya gelir ve işgali kınar.

8 Temmuz 1920’de Bursa ve yakın tarihlerde İnegöl’de işgal edilir. Tüm bu tehlikeler yaşanırken Bursa bölgesinin ilk “Kuvayi Milliye” oluşumu İnegöl’de kurulur. Bu yıllarda İnegöllü Küçük Kamil, daha küçük yaşta, korkusuzca istihbarat çalışması yaptığı için İstiklal Madalyası almayı hak etmişti. 16 Nisan 1920’de hazırlanan “ Karşı Fetva”da da İnegöl Müftüsü Fehmi’nin imzası bulunmaktadır. 4 defa yunan işgaline uğrayan İnegöl 6 Eylül 1922 tarihinde Şükrü Naili Paşa komutasındaki kuvvetlerin İnegöl’e girmesiyle düşman işgalinden kurtulmuştur.


İdare

İnegöl’ün, Osmanlı Devleti’nin kuruluş sürecinde Turgut Alp’in egemenliğinde yarı feodal bir tarzda yönetildiği bilinmektedir.1870 yılında çıkarılan yönetmeliğe göre, Hüdavendigar vilayetine bağlı 9 kaza merkezinden biri olan İnegöl, 1885 yılında Hüdavendigar vilayetine bağlı bir liva haline getirilerek, Ertuğrul adı verilen Bilecik’e bağlanmıştır. İnegöl tarihi boyunca her zaman kaza merkezi olup, hiçbir zaman köy veya bucak statüsüne inmemiştir. Sancak merkezi ise zaman zaman Ertuğrul/Bilecik, zaman zaman da Hüdavendigar/Bursa olarak değişse de, adli ve askeri açılardan sürekli Bursa’ya bağlı kalmış, 1926 yılında idari açıdan da Bursa iline bağlanmıştır. 

Ayrıca 1934 yılında Atatürk’ün isteğiyle çıkarılan kanunla “kadınlara seçme ve seçilme hakkı” verilmesi sürecinin devamı niteliğinde 1935 yılı genel seçimleriyle T.B.M.M. giren ilk 17 kadın milletvekilinden biri de İnegöllü  Şekibe Akkavuk İNSEL’dir.


 İnegöl ve Cumhuriyet

Osmanlı – Türk medeniyetinin doğduğu ve yeşerdiği bir coğrafyada bulunan İnegöl, Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte başlatılan ulusal kalkınma hamlesi sonucunda sosyal ve ekonomik açıdan hızlı bir yükseliş sürecine girmiştir. İşgal yıllarında yaşanan zor günler işgalin sona ermesi ile geride kalmış, halk, İnegöl’ü onarmaya, yaraları sarmaya koyulmuştur. Aşılması gereken birçok sorun vardır. Cumhuriyet yönetimi, kısa sürede bu ekonomik, toplumsal ve kültürel sorunları aşmasını bilmiştir. Yakılmış, yıkılmış ve nitelikli işgücünü yitirmiş olmasına rağmen İnegöl, kısa bir sürede modern bir kente dönüşür.


Uzun süren bir Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış, yorgun ve yoksul Türk halkı 16 Şubat 1925 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle kurulan Türk Tayyare Cemiyeti’ne ilk on yıl içinde 351 uçak satın alarak bağışlamıştır. Bu uçaklardan biri de İnegöl halkının aralarında topladıkları parayla satın alarak teslim ettiği “İnegöl 1” uçağıdır. Bu uçak 30 Ağustos 1927 Zafer ve Havacılık Bayramı’nda İnegöl’ gelerek “İsim Konma Töreni” gerçekleştirilmiştir.


 İnegöl’de Spor

İnegöl’de cumhuriyetten önce avcılık, atçılık, atıcılık, güreş ve atletizm sporları ön plandaydı. Cumhuriyet dönemi ile birlikte sporda resmi olarak kulüpleşmeye gidildi.1923 yılında İdmanyurdu, 1936’da Yenidoğanspor, 1947’de Demirspor, 1954’te Yıldızspor adıyla kurulan İnegölspor(amatör) ilk kulüplerimizdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan spor kulüplerimiz, futbol, atletizm, güreş, bisiklet gibi spor branşlarının yanı sıra bando, cumhuriyet baloları gibi sosyal ve kültürel etkinliklerde de bulunmaktaydı.

1984 yılında İdmanyurdu, Demirspor ve İnegölspor’un birleşmesiyle forma renkleri bordo – beyaz olan profesyonel İnegölspor kuruldu. Profesyonel ligdeki ilk sezonunda şampiyon olan İnegölspor, daha sonra da birçok başarılara imza attı ve Türk futbol tarihine geçen birçok yıldız ve milli futbolcu yetiştirdi.

Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınların ön planda olduğunu gösteren en önemli bulgulardan birisi de Türkiye’nin ilk kadın spor kulübü başkanı olarak karşımıza çıkan İnegöl İdman Yurdu kulüp başkanı olan Öğretmen Vahide Hanım’dır.


 Kültür

İnegöl, tarihi süreç içerisinde yoğun göç alan bir coğrafya üzerinde bulunması nedeniyle çok renkli bir gelenek-görenek ve kültür zenginliğine sahip olmuş, bu zenginliğin çoğu günümüze kadar yaşatıla gelmiştir.

Osmanlı’nın kuruluşundan günümüze kadar varlığını sürdüren Manav ve Yörüklere; Kafkaslardan, Rumeli ve Balkanlar’dan göç edenlerle, yakın dönemde Anadolu’nun değişik illerinden gelenlerin de eklenmesiyle gelenek görenek cümbüşünün en iyi yansıtıldığı yer konumundaki İnegöl’de, birbirinden farklı kültürel zenginlikler halen yaşatılmaktadır. İnegöl’de yaşayan farklı kültürlerin fazla oluşu oynanan Halk Oyunlarına da zenginlik katmaktadır. Kafkas ve Balkanlar ile Anadolu’nun değişik yörelerinden gelenler de kendi bölgelerinin halk oyunlarını sergilemek için ekipler oluşturarak bu zenginliğe katkıda bulunmuşlardır.

Örf ve âdetlerine sıkı sıkıya bağlı insanların yaşadığı İnegöl’de; içinde martufal küpü, dilek tutma, ateşten atlama gibi etkinliklerin yapıldığı Hıdrellez şenlikleri, köylerinde iz bırakmış veya köyün kurucusu olarak kabul edilen kişiler için yapılan dede pilavları, çeyiz serme, kına gecesi,  gelin ve damat hamamı, tavuk alma gibi âdetleri azalmakta olsa da günümüzde hala devam etmektedir.

 Cumhuriyet’in kurulmasından sonra İnegöl’ün Kurtuluş Günü olan 6 Eylül günlerinde kurtuluş törenleri, değişik mesire yerlerinde yöresel eğlenceler, deve güreşleri ile 1980’li yıllara kadar her yıl eylül aylarında panayır etkinlikleri yapılırdı. 1988 yılında Belediye Başkanı Muhittin TANOĞLU’nun öncülüğünde mayıs ayında Bahar Şenlikleri adıyla kültürel bir organizasyonla birlikte Mobilya Fuarları da başladı.

1989 yılında Belediye Başkanı Cemal ARIK’la birlikte 6 Eylül Kurtuluş Günü’nü de içine alan Kurtuluş Şenlikleri ve Mobilya Fuarı devam etti. 1990’lı yıllarda Belediye Başkanı Merhum Hikmet ŞAHİN döneminde Kurtuluş Şenlikleri ve Fuar Organizasyonları birbirinden ayrılarak devam etmiştir. 2004 yılında Belediye Başkanı Alinur AKTAŞ Kurtuluş Şenliklerini daha uzun tutarak Uluslararası Festival haline dönüştürdü. 2006 yılında Uluslararası Kültür Sanat Festivali ile Kurtuluş Şenlikleri iki ayrı organizasyon olarak düzenlenmeye başlandı. Ayrıca 2010 yılından itibaren festival bünyesinde “Uluslararası Altın Mobilya Halk Dansları” yarışması düzenlenmektedir.