İnegöl Adına Dair
İnegöl’ün Bizans Dönemi’ndeki adı Angelacoma’dır. Ancak İnegöl adının Angelacoma’nın bozulmuş söylenişi olduğuna dair iddiaları doğrulayacak bir kaynak henüz bulunamamıştır.
Kaynaklarda İnegöl isminin değişik biçimlerde yazılışına rastlanır. Ancak Osmanlı kaynaklarının çoğunda Ayna- Göl veya İne-Göl şeklinde yazıldığı bilinmektedir. Seyahatnamesinde İnegöl’ün Ezinegöl’den türediğini anlatan Evliya Çelebi; İnegöl’ün Cuma günü, yani o günkü söylenişine göre Ezine günü fethedildiği için “Ezinegöl” adını aldığını, zamanla baştaki “Ez” kısmının kaldırılarak yalnızca İnegöl olarak adlandırıldığını rivayet eder.
Osmanlı Dönemi’nde huzurlu, mamur veya konumu nedeniyle ayrıcalığı bulunan şehir veya yerlerin başına ‘İne’ ekinin getirildiği görülür. (İnebolu, İnebahtı, İneçay, İneoba gibi…) Şehrin adının, tekfur kızının söylemiş olduğu “Ey! Ne Göl!” ya da “İğne Göl” vb. isimlerden geldiği gibi iddialar halk arasında söylenegelmektedir.
İnegöl’de Doğa Tarihi
Günümüzden yaklaşık 15 milyon öncesinde Güney Marmara bölgesinde yaşamış karasal memeli hayvanlara ait kalıntılara İnegöl çevresindeki Çitli, Kestanealan, Tahtaköprü ve Hacıkara yakınlarındaki fosil yataklarında rastlanılmıştır.
Çitli yakınlarında rastlantı sonucunda ele geçen ve Gomphotherium paşalarensis adı ile bilim dünyasına tanıtılan bir fil türüne ait sol altçene kemiği üzerinde yer alan azı dişi ve vücut kemiklerinden bazı parçalar İnegöl ve çevresinin doğa tarihine ışık tutan örneklerdir.
Günümüzde soyu tükenmiş olan bu fil türü, Mustafakemalpaşa ilçesi Paşalar köyünde 1983 yılından beri yürütülmekte olan Doğa Araştırmaları kazılarında ilk kez ele geçmiş ve bulunduğu köyün adı ile bilimsel bir kimlik kazanmıştır. Kestanealan fosil yataklarında yüzeye çıkan bazı fosil örnekler yine adı geçen fil türünü temsil etmektedir.
Tahtaköprü mevkiinde yol kenarında yer alan fosil yatağı da oldukça yoğun fosil içermektedir. Yapılacak olan bilimsel kazılar, İnegöl’ü açıkhava doğa tarihi müzesi haline getirecek ve çok nadir bulunan bu servet, İnegöl’ün turizmini geliştirecektir.
Höyükler
İnegöl’ün tarihi, 1847 ve 1942 yıllarında yapılan yüzey araştırmalarından elde edilen bulgulara göre, M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanır. İnegöl’de Cumatepe, İnegöl 2, Şıbalı, Boğazköy, Palangatepe ve Kurşunlu olmak üzere 6 höyük vardır. Bugün kentin ortasında, Belediye merkez binası civarında kalan höyüğe Cumatepe denilmektedir.
Şehir merkezindeki Cumatepe höyüğü üzerinde 1999 yılında Bursa Arkeoloji Müzesi tarafından yapılan kurtarma kazısında, Geç Osmanlı’dan Kalkolitik Döneme kadar karışık objeler elde edilmiştir. Bunlar arasında 15.yy.a ait Milet işi kırık kase, çeşitli sırlı ve sırsız seramik parçalar bulunmaktadır. Ayrıca aynı kazıda ele geçen fincan, testi ve kaideli kap parçalarının Truva VI (M.Ö. 2000-1800) ile çağdaş olduğu tespit edilmiştir.
Eskiçağda İnegöl
İnegöl, eskiçağda askeri ve ticari anayolların güzergahında bulunmasından dolayı sık sık istilalara uğramıştır. 5000 yıllık bir geçmişe sahip İnegöl’de sırasıyla Frigyalılar Lidyalılar,Pers, Makedonyalıların hüküm sürdüğü tespit edilmiştir. Daha sonra Trakya’dan göç ederek Bursa-İzmit bölgesine yerleşip Bursa’yı başkent yapan Bitinyalıların son İmparatoru IV. Nikodomes’in krallığını Roma İmparatorluğu’na vasiyet etmesiyle bölge, M.Ö. 74 yılında Roma İmparatorluğu egemenliği altına girmiştir. İnegöl, M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun bölünmesinden sonra, Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) egemenliğine geçmiş, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşuna kadar bir Tekfurluk merkezi olarak Bizans hâkimiyeti altında kalmaya devam etmiştir.
Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu ve İnegöl’ün fethi
Babası Ertuğrul Bey’in ölümü üzerine 1281 yılında beyliğin başına getirilen Osman Bey Bizans’a karşı fetihlere başlar. 1284 yılında Ermeni Beli’nde Bizanslılarla yapılan savaşta kardeşi Savcı Bey’in oğlu Baykoca’nın şehit düşmesi üzerine geri çekilir. Baykoca hanedanın ilk şehidi olup, mezarı İnegöl’ün Hamzabey Mahallesindedir.
Geri çekilmeye rağmen bu ilk askeri harekatla Osmanlı tarihi de başlamıştır. Altı yüzyıl boyunca hüküm sürecek bir devletin temelleri Söğüt, Bilecik, Domaniç ve İnegöl dörtgeninde kısa sürede atılmış olur.
Bu savaştan bir süre sonra Osman Bey İnegöl yakınlarındaki Kulaca Kalesine baskın yaparak kaleyi ele geçir ve ahalisini teslim alır. Bu fetih olayı Aşıkpaşazade tarihinde Hicri:684 Miladi:1285 olarak kaydedilmiş olup, bu fethin Osman Gazinin ilk fethi olduğu belirtilmiştir.
Bu gelişmelerden endişe duyan İnegöl tekfuru, diğer tekfurlar ile ittifak kurar. Bu ittifaktan haberi olan Osman Bey silah arkadaşı Turgut Alp’i İnegöl’ün fethi için görevlendirir. Turgut Alp’in uyguladığı kuşatma planıyla, çevresi iyice daralan İnegöl 1299 tarihinde fethedilir. Bu fetihten sonra İnegöl ve çevresinin yönetimi Turgut Alp’e verilir.
İnegöl’ün Kirles(Paşaören),Süle, Genci(Turgutalp Köyü), Gelene(Kayapınar) ve Kıran Mahallelerinin içinde bulunduğu bölge Turguteli- Turgutlar mıntıkası olarak anılmıştır.
İnegöl’ün fethinden sonra Bursa’nın fethinde de önemli yararlılıklar gösteren Turgut Alp, yerleştiği Genci Köyünde(günümüzdeki adı Turgut alp Köy Mahallesi) vefat eder. Türbesi Turgut Alp köy Mahallesinin İnegöl’e bakan geniş bir tepenin üzerindedir.
Rivayete göre öleceğini anladığında maiyetindekilere; “Yiğitlerim! Gayri ölüyorum. Hakkınızı helal edin. Ölümümden sonra beni öyle bir yere gömün ki, mezarım toprağımda olsun, gözlerim fethettiğim İnegöl’ü görsün, esen rüzgar yüzüme serinlik versin” diyerek vasiyette bulunmuştur.
Merhum Avukat Mehmet Alemdaroğlu ve Numan Kartal’ın gayretleri neticesinde Turgut Alp’in mezarı ihya edilerek onun şanın yakışır bir türbe inşa ettirilmiştir. Uzun yıllar ziyaretçilerini ağırlayan Turgut Alp türbesini, yeniden ihya etme adına Bursa Valiliği ve İnegöl Belediyesi kolları sıvayarak, İnegöl fatihi Turgut Alp’e yakışır bir türbe yapmışlardır. Bursa Valiliği YİKOB (Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı) iş birliğinde gerçekleştirilen çalışma neticesinde, Turgut Alp Türbesi bugünkü görünümüne ve ihtişamına kavuşmuştur.
Aralık 2021 tarihinde Turgut Alp Türbesi ve
Bahçesinde Bakım Onarım ve İnşaat Yapım İşi ihalesi ile çalışmalara başlandı. Türbe
ve şadırvanın tadilatının yapıldığı yaklaşık 3 bin metrekarelik meydanda, anıt
alanı, kafeterya ve çevre aydınlatmaları yapılarak tekrardan halkımızın
ziyaretinde açılmıştır. Alandan türbeye giden yol 17 Türk Devleti’nin
bayraklarıyla süslenerek, “Türk
Devletleri Geçidi” olarak güzel ve anlamlı bir ekleme yapılmıştır.
İnegöl’ün bir mahallesine, bir köyüne, bir Anadolu Lisesine ve bir camisine Turgut Alp’in adının verilmesi de bu başarılı komutana duyulan vefanın bir göstergesidir.
Osmanlı Dönemi’nde İnegöl
İnegöl’ün fethinden sonra İnegöl ve çevresinde iskân hareketleri başlamıştır. Kayı boyuna bağlı Türkmenlerin bir kısmı Bizans’tan kalan Rum köylerine; bir kısmı ise yeni kurulan köylere yerleştirilmiştir. İmar hareketlerinin hızlandığı Yıldırım Bayezid döneminde; İnegöl’e bir cami ve hamam, Kurşunlu kasabasına ise kızı adına bir cami ile bir kervansaray yaptırılmıştır. Daha sonra Fatih ve II. Bayezid Dönemi vezirlerinden İshak Paşa, İnegöl’e bir külliye inşa ettirmiştir.
Hüdavendigar livası tahrir defterlerindeki 1478- 1521 ve 1573 yıllarındaki kayıtlara göre; İnegöl halkının daha çok ziraatla uğraştığı, tarım ürünlerinden başta çeltik olmak üzere, buğday, arpa, yonca, burçak ve soğan yetiştirildiği, birçok köyde de değirmen olduğu bilinmektedir. Ayrıca bazı köylerde kürek imalatı yapıldığı, bazı ailelerin de Osmanlı Sarayı için avcılıkta kullanılan doğan, şahin gibi av kuşlarını yetiştirdiği tespit edilmiştir.
Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde XVI. yüzyıldaki İnegöl’ü şöyle anlatır:
“Sultan Osman fethidir. Bursa sancağında Paşa hassı voyvodalıktır. 150 akçe kazadır. 66 köyü vardır. Bir mamur ovadır. Üç mahalledir. 1000 kiremit örtülü hanesi, 5 mihrap vardır. Çarşı içinde İshakpaşa Camii büyük bir yapıdır. İshakpaşa Medresesi bilginler arasında meşhurdur. Bir hanı ve hamamı da İshakpaşa imaretidir. Bir de kiremitle örtülü Yıldırım Han Camii vardır. Ayrıca 2 medrese, 2 tekke, 3 çocuk mektebi, 7 çeşmesi ve Yıldırım Han Hamamı ve 150 dükkânları vardır.”
Ertuğrul Sancağı Mutasarrıfı Ahmed Fuad Bey’in 14 Şubat 1888 tarihli raporunda İnegöl ile ilgili; “Bursa Sancağı hududu olan Aksu köyü civarından, İnegöl kazası ve buradan Kulaca, Kurşunlu ve diğer mahallere kadar 120 bin metre şose, köprü ve menfezlerin yapımının tamamlanıp resmi açılışının yapıldığı, halktan toplanan yardımlarla merkezî liva hükümet dairesinin tadilâtının bitirildiği, Anadolu caddesine tesadüf eden İnegöl kasabasının günden güne geliştiği, İnegöl içinde bulunan çarşının yenilendiği, üstü örtülü, üç kapılı çarşı içinde 31 adet bezzaz ve tuhafiyeci, iki bakkal ve bir aşçı dükkanı ile bir de kıraathane olmak üzere toplam 35 dükkan olduğu, ayrıca çarşı dışında yedi oda inşası ile dört tarafına taş duvar yapıldığı, çarşının kapı ve diğer yerlerinin boya ve çiçek resimleriyle süslendiği, dükkânların 150 liraya kiraya verildiği” gibi bilgiler verilmektedir.
Göçler ve Göçmenler
Osmanlının
kuruluş döneminde Turgutalp tarafından fethedilen İnegöl ve çevresi, hak ve
adaletin en güzel uygulandığı merkezlerden olmuştur. Fetih gereği savunma
mevkilerine Türk aileleri yerleştirilmiştir.
Tarihsel
süreçte devamlı gelişim gösteren İnegöl’de, 1510 yılında yapılan bir emlak
tahririnde 4 mahalle, 55 köy, 17 çiftlik, 14 mezra ve 8 yaylak olduğu
belirtilir. Hane sayısı 1266’dır. Bu gelişme sonraları da kesilmeden sürecek ve
93 harbi sonrasında doruğa ulaşacaktır. İnegöl ve Çevresi, 1877-1878
Osmanlı-Rus savaşı sonrası Kafkaslardan ve Balkanlardan yitirilen Osmanlı
topraklarında yaşayan Müslüman nüfus için yeni bir yurt, kalıcı bir yuva
olacaktır.
“93
Muhacirleri” olarak bilinen bu göçmen aileler, Rumi: 1293-1294 tarihine denk
gelen bu savaşlarda, bugün üzerinde Bulgaristan, Kosova, Makedonya,
Bosna-Hersek, Gürcistan gibi devletlerle diğer Kafkas özerk Cumhuriyetlerini
barındıran eski yurtlarından kopmak zorunda kalmışlardır. Bu aileler İnegöl’e
gelirken yanlarında getirdikleri yaşam malzemelerini günümüze kadar taşımayı
başarmışlardır.
Nüfusun
tamamına yakınını, Manavlar ve Yörüklerin oluşturduğu İnegöl’e göçler ile
birlikte artan nüfus nedeniyle 1900’lü yılların başında Hamidiye, Osmaniye ve
Orhaniye adıyla 3 yeni mahalle ile 32 yeni köy kurulur. Bu köylerde 12,578 kişi
iskan edilirken, 1,570 kişi de mevcut köylere yerleştirilir. Bu dönemde 25,000
olan yerli nüfusa 14,148 kişi daha eklenmiştir.
İnegöl, Balkan Savaşları ve I. Cihan Harbi sonucunda yitirilen topraklardan gelen göçmenlere de kucak açar. 1922 yılından sonra mübadele gelen göçmenler, 1951 ile 1989 yıllarında Balkanlar ve Bulgaristan’dan gelen göçmenler ve son olarak sanayinin gelişmesiyle çevre il ve ilçelerle birlikte, ülkemizin her yöresinden İnegöl’e göç dalgası ile gelenler kente büyük bir dinamizm kazandırmıştır
Anıtlar
Ticari yaşamın ve
kervan yollarının kilit noktası üzerinde yer alması nedeniyle İnegöl camileri,
kervansarayları, hanları, hamamları, medreseleri, evleri ile hep mamur bir kent
olarak anıla gelmiştir.
Yıldırım Bayezid,
1399 – 1400 yıllarında İnegöl’de halk arasında Cuma Camii olarak bilinen bir
camii ve camiinin ihtiyaçlarını karşılamak için bir hamam yaptırmıştır. Ayrıca
Kurşunlu’da Hançerli Fatma Sultan adına bir cami de aynı dönem içerisinde
yapılmıştır.
Fatih Sultan Mehmed
ve II.Bayezid dönemi devlet adamlarından olan İshak Paşa’da İnegöl’de bir
külliye yaptırmıştır ve külliyenin masraflarını karşılanması için kurduğu
vakıfların gelirlerini tahsis etmiştir.
II.Abdülhamid
döneminde yaptırılan 1887-88 tarihli kapalı çarşıda önemli yapılar arasında
kendini göstermektedir.
İnegöl’ün güneyinde bulunan Ortaköy’deki Karacabey Kervansarayı, Fatih Sultan Mehmed döneminde 15.yüzyıl ortalarında yaptırılmıştır. Uzun yıllar harap halde bulunan kervansarayın, ilgili makamların yaptığı girişimler sonucunda restorasyon çalışmaları 2008 yılı sonu itibariyle bitirilerek ziyarete açılmıştır. Bunların yanı sıra 19. ve 20. yüzyıla ait ahşap kagir tarzında genellikle iki katlı bahçeli sokağa hakim düşey pencerelerin olduğu cumbalı İnegöl evlerinin örnekleri günümüze kadar ulaşmıştır.
Zor Yıllar
15
Mayıs 1919’da İzmir’in işgali İnegöllüleri derinden üzmüş, işgale karşı meydana
gelen tepkiler tüm Anadolu’da olduğu gibi İnegöl’de de dile getirilmiştir.
Nitekim İzmir’in işgalinden bir gün sonra 16 Mayıs 1919 Cuma günü İnegöl’den
İzmir’in işgalini protesto etmek için yaklaşık beş bin kişinin katıldığı bir
miting gerçekleştirilmiştir.
Yunan İşgali
İnegöl, 27 Ekim 1920, 06 Ocak 1921, 23 Mart 1921 ve 10 Temmuz 1921 olmak üzere toplam 4 defa işgale maruz kalmıştır. Bu süre zarfında İnegöl Yunan kuvvetleri tarafından defaatle tahribata uğramış, özellikle I. ve II. İnönü Muharebeleri sırasında Yunan birliklerinin taarruz ve geri çekilişlerinde kazada büyük tahribat gerçekleşmiştir.
İnegöl
Kuvayı Milliye teşkilatında emeği geçen İnegöllüler; Üsteğmen Hüsnü(Güven),
Yeniceli Mecit(Altan), Ali Fahri(Özkan), Akarsu Oteli’nin sahibi Hafız Vahit,
Şişko Hüseyin, Hacı Şevket(Konuk), Laz İsmail(Bilgili), Vehbi Efendi idi.
İnegöl
ve köylerinde, İşgal öncesinde “İnegöl Milli Taburu” adıyla bir milis gücü
oluşturulmuştu. Alibey köyünden Hafız Behçet, Kulaca köyünden Nebi ve İnegöl
merkezden Hafız Şaban oğlu Cafer Bey’lerin önderliğinde oluşturulan bu milis
gücü, İngilizlerin Eskişehir bölgesinden çıkartılmaları için Bilecik ve
çevresinde görevlendirilir. Bursa’nın işgalinden sonra ise “2. Kuvayı Seyyare”
ye bağlanır.
İnegöl’deki
Milis Kuvvetlerimiz
İnegöl’de
oluşturulan milis kuvvetleri şöyle sıralayabiliriz; Milli Müfreze (Sait Bey),
Firuz Bey Müfrezesi, İnegöl Milli Taburu ( 300 kişiden oluşuyor), Akıncı
Müfrezesi (Hüsnü Bey), Milis Müfrezesi, (Yetim İbrahim Bey), Milis Gücü (Gürcü
Nuri), Gökbayrak Taburu, Edebeyli İzzet Bey Müfrezesi, Derviş Bey ve Gürcü Nuri Beylerin Milis
Kuvvetleri…
6
Eylül İnegöl’ün Kurtuluşu
10
Temmuz 1921 günü başlayan Yunan İşgali, İnegöllüler için ateşten gömleğin
giyildiği bir dönem olarak tarihe geçmiştir. 13 ay 26 gün sürecek bu dördüncü
ve en uzun süren işgal, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruzu neticesinde
elde edilen başarıyla, 6 Eylül 1922 tarihinde Şükrü Naili Paşa komutasındaki
Türk ordusunun İnegöl’e girmesiyle sona erer. İşte o günden sonra 6 Eylül
tarihi İnegöl için kurtuluşun sembolü olur.
İdari Yapı
1870 yılında çıkarılan yönetmeliğe göre, Hüdavendigar vilayetine bağlı 9 kaza merkezinden biri olan İnegöl, 1885 yılında Hüdavendigar vilayetine bağlı bir liva haline getirilerek, Ertuğrul adı verilen Bilecik’e bağlanmıştır. İnegöl tarihi boyunca her zaman kaza merkezi olup, hiçbir zaman köy veya bucak statüsüne inmemiştir. Sancak merkezi ise zaman zaman Ertuğrul/Bilecik, zaman zaman da Hüdavendigar/Bursa olarak değişse de, adli ve askeri açılardan sürekli Bursa’ya bağlı kalmış, 1926 yılında idari açıdan da Bursa iline bağlanmıştır.
Ayrıca 1934 yılında Atatürk’ün isteğiyle çıkarılan kanunla “kadınlara seçme ve seçilme hakkı” verilmesi sürecinin devamı niteliğinde 1935 yılı genel seçimleriyle T.B.M.M. giren ilk 17 kadın milletvekilinden biri de İnegöllü Şekibe Akkavuk İNSEL’dir.
İnegöl ve Cumhuriyet
Osmanlı – Türk medeniyetinin doğduğu ve yeşerdiği bir coğrafyada bulunan İnegöl, Kurtuluş Savaşı sonrasında Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte başlatılan ulusal kalkınma hamlesi sonucunda sosyal ve ekonomik açıdan hızlı bir yükseliş sürecine girmiştir.
İşgal yıllarında yaşanan zor günler işgalin sona ermesi ile
geride kalmış, halk, İnegöl’ü onarmaya, yaraları sarmaya koyulmuştur. Aşılması
gereken birçok sorun vardır. Cumhuriyet yönetimi, kısa sürede bu ekonomik,
toplumsal ve kültürel sorunları aşmasını bilmiştir. Yakılmış, yıkılmış ve
nitelikli işgücünü yitirmiş olmasına rağmen İnegöl, kısa bir sürede modern bir
kente dönüşmüştür.
Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış Türk halkı 16 Şubat 1925 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle kurulan Türk Tayyare Cemiyeti’ne ilk on yıl içinde 351 uçak satın alarak bağışlamıştır. Bu uçaklardan biri de İnegöl halkının aralarında topladıkları parayla satın alarak teslim ettiği “İnegöl 1” uçağıdır. Bu uçak 30 Ağustos 1927 Zafer ve Havacılık Bayramı’nda İnegöl’ gelerek “İsim Konma Töreni” gerçekleştirilmiştir. İnegöl halkı “İnegöl 1” uçağı dışında 1932 ve 1934 tarihleri arasında da iki uçak daha satın alarak ordumuza bağışlamıştır.
Cumhuriyetle birlikte İnegöl’de devlet desteği ile 1923 yılında İnegöl İdman Yurdu Spor Kulübü, 1925’te Türk Tayyare Cemiyeti(Türk Hava Kurumu), 1927’de Çocuk Esirgeme Kurumu, 1929’da Kızılay, 1935’te Halkevi, 1941 yılında da Yardım Sevenler Cemiyeti gibi kurum ve kuruluşların şubeleri faaliyetlerine başlamıştır.
Bugün İnegöl’de, çevre korumadan, kadın haklarına, spor ve eğitimden kültür- sanata kadar birçok alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu bulunmaktadır. Meslek odası, sendika, dernek ve vakıf gibi örgütlenmelerden oluşan bu kuruluşlar, çağdaş bir kent olma iddiasını taşıyan İnegöl’ün gelişimine çok önemli katkılarda bulunmaktadırlar.
Atatürk ve İnegöl
Mustafa Kemal Atatürk, 1922 ile 1926
yılları arasında İnegöl’e 4 kez geldi. Atatürk, Ankara’dan Bursa’ya
gelişlerinde yol üzerinde bulunan İnegöl’e mutlaka uğrardı. 1927 yılından sonra
Bursa’ya yaptığı gezileri genellikle İstanbul üzerinden olduğu için bir daha
İnegöl’e gelemedi.
Atatürk, İnegöl’e ilk gezisini 17
Ekim 1922 günü yaptı. Yanında Kazım Karabekir ve Refet(Bele) paşalar olduğu
halde Ankara’dan trenle önce Karaköy’e, sonra İnegöl’e geldi. Bu gezisinde
İnegöl’de fazla kalmadı.
Atatürk’ün, İnegöl’e ikinci
gelişi 20 Ocak 1923 tarihinde idi. Bu gezisinde İnegöl’de coşkulu bir kalabalık
tarafından karşılandı. Atatürk’ün İnegöl’e üçüncü gelişi 31 Ağustos 1924
tarihinde gerçekleşti. Yine Karaköy’e kadar trenle gelen Atatürk, ondan sonrada
otomobille İnegöl’e geldi. Bursa heyeti de, kendisini İnegöl’de karşıladı. İnegöl
halkı, Atatürk’ün gelişi nedeniyle şehir bayraklarla süslenip, caddelerde
taklar kuruldu.
Atatürk’ün İnegöl’e son gelişi 20
Mayıs 1926 tarihinde otomobille Bozüyük üzerinden oldu. Yine Bursa heyeti
Atatürk’ü İnegöl’de karşıladı. Bursa Valisi Kemal Bey ve Belediye Başkanı Cemal
Bey ile Ordu Müfettişi Sait Paşa ve Kolordu Komutanı Ali Hikmet Paşa karşılama
için İnegöl’e geldi. Karşılama törenine yerel kıyafetli 150 atlı süvari de
katıldı.